"Ben kollarımda yeryüzüne henüz gelmemiş güzellik sıkmak istiyorum."
İletişim Yayınları'nın 5. baskısından okudum. Murat Belge'nin çevirisi harika, tek eksik yanı dahi yok, son sözü de aklınızdaki eksikleri dolduruyor. Gerçi başka bir yayınevinden çıkıyor mu bilmiyorum ama çıkıyorsa da İletişim'den okuyun bence. Kitaba gelirsek;
James Joyce’un ilk düzyazı eseri denilebilir Sanatçı’nın
Portresi, daha “ilkel” versiyonu olan Stephen Hero’yu hesaba katmaz isek. Bin
sayfa civarı olan Stephen Hero’da yalnızca üniversite yıllarını, tamamen
otobiyografik anlatan Joyce aldığı onca retten sonra kitabı o zamanlar yeni
yeni geliştirdiği anlatım teknikleriyle birleştirip kısaltarak Sanatçı’nın Bir
Genç Adam Olarak Portresi’ne çevirmiş. Aslında kısaltarak demek pek doğru
olmaz, hatta belki genişleterek dahi diyebiliriz. Çünkü bu kitap henüz
ergenliğe girmemiş Stephen’dan başlıyor ve yetişkinliğine uzanıyor, ve daha
önemlisi Stephen Hero’daki onlarca sayfa anlatıları birkaç paragrafta sembolize
bir anlatıyla topluyor. Bu da şu demek: Elimizde üç yüz sayfa civarı “konsantre”
bir kitap var.
Joyce’un dediğine göre bu kitabı anlamak için on sene
okumamız gerek. Bu işin biraz mübalağalı kısmı, yine de kitabın zorluğunu
gözler önüne seriyor. Bütün kitaplarında olduğu gibi bu kitaba da bilinç akışı tekniği
hakim, sıradan insanların sıradan düşüncelerini yansıtmak için. Ne olacağına
karar veremeyen Stephen’ın Cizvit okulunda yaşadıkları, başka bir okula
transferi, taşınmaları, üniversitedeki değişimi, en temelinde Stephen’ın (Joyce’un)
dine, ailesine, İrlanda’da dönemin milliyetçilik akımına başkaldırmasını
görüyoruz, bütün bunların içinde Stephen’ın aklına anlık gelen, birbirlerini
kesen düşüncelerle birlikte. Bu düşünsel anlatım imgelerle birleştiğinde takip
etmesi zor ve takip edilesi bir hikaye haline geliyor.
Kitabın en beğendiğim yönü Stephen büyürken
düşüncelerinin de yavaş yavaş olgunlaşması ve bu durumun tamamen saydam bir
şekilde, sürekli gerçekleşmesi. Herhangi bir elli sayfanın başı ve sonu yazım
olgunluğu olarak büyük farklar içeriyor ve bu farkın tam olarak nerede
gerçekleştiği belli olmuyor, bir halıyı ince ince dokur gibi. Bir diğer bahsedilmesi
gereken yönü ise kitabın sonlarındaki sanat, estetik ve güzellik hakkında
diyaloglar. Joyce’un sanata, edebiyata bakışını anlamak için dikkatle okunmalı,
özellikle de bu konu hakkında bir çalışma yapılıyorsa.
Ulysses’e ve Finnegans Wake’e giden yolda önemli bir geçiş
noktası bu kitap. Beğenip beğenmememden öte edebiyatta önemli bir yeri olduğunu
düşünüyorum. Kesinlikle okunması gerekir diyemem, Joyce okurken sıkılacak binlerce
okur vardır çünkü. Eserin zorluğunun kalitesini arttırdığını düşünüyorsanız
benim gibi, on yıl boyunca okuyun demeyeceğim tabi ama, bir göz atmanızı
tavsiye ederim.