25 Mart 2018 Pazar

Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi, Joyce - Kitap Yorumu


"Ben kollarımda yeryüzüne henüz gelmemiş güzellik sıkmak istiyorum."


İletişim Yayınları'nın 5. baskısından okudum. Murat Belge'nin çevirisi harika, tek eksik yanı dahi yok, son sözü de aklınızdaki eksikleri dolduruyor. Gerçi başka bir yayınevinden çıkıyor mu bilmiyorum ama çıkıyorsa da İletişim'den okuyun bence. Kitaba gelirsek;

James Joyce’un ilk düzyazı eseri denilebilir Sanatçı’nın Portresi, daha “ilkel” versiyonu olan Stephen Hero’yu hesaba katmaz isek. Bin sayfa civarı olan Stephen Hero’da yalnızca üniversite yıllarını, tamamen otobiyografik anlatan Joyce aldığı onca retten sonra kitabı o zamanlar yeni yeni geliştirdiği anlatım teknikleriyle birleştirip kısaltarak Sanatçı’nın Bir Genç Adam Olarak Portresi’ne çevirmiş. Aslında kısaltarak demek pek doğru olmaz, hatta belki genişleterek dahi diyebiliriz. Çünkü bu kitap henüz ergenliğe girmemiş Stephen’dan başlıyor ve yetişkinliğine uzanıyor, ve daha önemlisi Stephen Hero’daki onlarca sayfa anlatıları birkaç paragrafta sembolize bir anlatıyla topluyor. Bu da şu demek: Elimizde üç yüz sayfa civarı “konsantre” bir kitap var.

Joyce’un dediğine göre bu kitabı anlamak için on sene okumamız gerek. Bu işin biraz mübalağalı kısmı, yine de kitabın zorluğunu gözler önüne seriyor. Bütün kitaplarında olduğu gibi bu kitaba da bilinç akışı tekniği hakim, sıradan insanların sıradan düşüncelerini yansıtmak için. Ne olacağına karar veremeyen Stephen’ın Cizvit okulunda yaşadıkları, başka bir okula transferi, taşınmaları, üniversitedeki değişimi, en temelinde Stephen’ın (Joyce’un) dine, ailesine, İrlanda’da dönemin milliyetçilik akımına başkaldırmasını görüyoruz, bütün bunların içinde Stephen’ın aklına anlık gelen, birbirlerini kesen düşüncelerle birlikte. Bu düşünsel anlatım imgelerle birleştiğinde takip etmesi zor ve takip edilesi bir hikaye haline geliyor.

Kitabın en beğendiğim yönü Stephen büyürken düşüncelerinin de yavaş yavaş olgunlaşması ve bu durumun tamamen saydam bir şekilde, sürekli gerçekleşmesi. Herhangi bir elli sayfanın başı ve sonu yazım olgunluğu olarak büyük farklar içeriyor ve bu farkın tam olarak nerede gerçekleştiği belli olmuyor, bir halıyı ince ince dokur gibi. Bir diğer bahsedilmesi gereken yönü ise kitabın sonlarındaki sanat, estetik ve güzellik hakkında diyaloglar. Joyce’un sanata, edebiyata bakışını anlamak için dikkatle okunmalı, özellikle de bu konu hakkında bir çalışma yapılıyorsa.

Ulysses’e ve Finnegans Wake’e giden yolda önemli bir geçiş noktası bu kitap. Beğenip beğenmememden öte edebiyatta önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle okunması gerekir diyemem, Joyce okurken sıkılacak binlerce okur vardır çünkü. Eserin zorluğunun kalitesini arttırdığını düşünüyorsanız benim gibi, on yıl boyunca okuyun demeyeceğim tabi ama, bir göz atmanızı tavsiye ederim.