21 Haziran 2018 Perşembe

Filin Yolculuğu, Saramago - Kitap Yorumu

“Bizi biz yapan hep kusurlarımız, iyi niteliklerimiz değil.”



Kırmızı Kedi’den okudum. Kitabın başında çeviri ile alakalı bir önsöz bulunuyor, bu sebeple neyin ne olduğunu anlamakta zorlanmıyorsunuz. Çevirideki gariplikler de genelde Saramago’nun anlatımındaki garipliklerinden kaynaklı, fakat olumsuz bir durum yok ortada. Baskısı, kapağı hoş zaten, öneririm. Kitaba gelirsek;

Kitabın konusu Lizbon’dan Viyana’ya gitmek üzere yola çıkan bir filin, fil terbiyecisinin ve kral tarafından görevlendirilen, fili koruyacak olan bir süvari birliğinin yolculuk hikayesi.
Öncelikle fil terbiyecisi Subhro karakterinin çok başarılı olduğunu söylemeliyim. Sakin fakat baş kaldıran karakteriyle Avrupa’nın içinde bir Hintli olarak farklılığını her bölümde görebiliyoruz. Gezileri boyunca sanki kutsallığa sahipmiş gibi parlıyorlar sürekli fil Süleyman ve Subhro. Hiç fil görmemiş, Hint mitolojisi duymamış insanları ve Avrupa’da işlerin nasıl yürüdüğünü yavaş yavaş öğrenen Subhro’yu okumak keyif veriyor gerçekten. Bunun yanında 16. Yüzyılın ortalarında devletlerin güçlerini, saray içlerini esprili bir dille görmek ilginç. Özellikle Avusturya’nın Avrupa’ya yaydığı korku ilgimi çekti.

Evet, kitabın gerçekten orijinal bir konusu var. Her kitapta bir filin yolculuğunu okuyamazsınız, veya 16. Yüzyılda geçen kaç tane roman vardır ki zaten? Ama kitabın arka kapağında yazdığı, ya da benim de ilk cümlemde dediğim gibi bu tamamen bir “yolculuk”, ya da “gezi” hikayesi değil. Nedeni ise başlarda sorun teşkil etmeyen fakat kitabın sonuna doğru kendini fazlaca hissettiren bir şey: olayların sürekli Saramago tarafından kesilmesi. Alpler’i geçerken bir söze dikkat çekiyor yazar ve sayfalarca kelimenin etimolojik kökeninden bahsediyor mesela. Veya neyin ne demek olduğunu anlatmaya çalışırken anlatıda kayboluyor. Romancılıktan deneme yazarlığına geçiyor yani arada, sonra roman yazdığını hatırlamış gibi konuya geri dönüyor. Hal böyle olunca kitabın akıcılığı pek kalmamış, sürekli konsantre olarak okumak gerekiyor. Bu da biraz yorucu ve birçok okuyucuyu sıkabilecek bir nokta. Ölmeden önceki son senelerinde kaleme almasına bağlıyorum bu durumu. Belki kitabı gözden geçiren yakınları bu durumu ona iletti ve bu sebeple ilk 150 sayfada Lizbon’dan Madrid’in hemen kuzeyine ancak ulaşan ekibimiz geri kalan 50 sayfada Madrid’in kuzeyinden Viyana’ya vardı.

Özetle, hikaye olarak çok başarılı fakat anlatımı hikayeyi gölgelemiş. Kötü bir kitap denemez, kitabı severek okudum. Belki daha fazla Saramago okumuş olduktan sonra okusam daha iyi olabilirdi. Bu cümlenin eş anlamlısı da şu herhalde: Saramago’ya başlangıç kitabı değil Filin Yolculuğu kesinlikle. Okumaya başlamadan önce bunun daha çok bir anlatı-roman olduğu göz önüne koyulursa sonuç da daha iyi olur diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder