"Öyle ya! Dualarla, vaazlarla, olmadı zor kullanarak, itaati öğrensinler diye çocukluktan ihtiyarlığa yoksulları kıstırılmış halde tutmak için rahibeler ve askerler el ele, kol kolaydı."
Mario Vargas Llosa’nın kitaplarını çeviren tek yayınevi Can
Yayınları’ndan okudum. Saliha Nilüfer’in çevirisi başarılı. Kapağına Paul
Gauguin’in tablosunu koymaları ekstra güzel olmuş. Kitaba gelirsek;
Açıkçası, kitabı satın almadan önce ne Paul Gauguin’i ne de
Flora Tristán’ı tanıyordum. Cahilliğime verin. Kitabın bir çifte biyografi
olduğunu öğrendiğimde çok meraklandım, sonuçta elimde 19. yüzyılın en önemli ressamlarından
biriyle en önemli feministlerinden birinin hayatı vardı. Biyografi derken, şunu belirtmeliyim, kitapta kurgu olan
kısımlar da var. Çünkü kitap sade bir biyografi gibi yalnızca olayları aktarmıyor;
kitabın bir anlatıcısı var. Bu anlatıcı ikinci tekil şahısı kullanarak Gauguin
ve Tristan’a dostça sesleniyor ve hislerine eşlik ediyor. Yani, mesela Gauguin
bir gece vakti evden ayrıldıktan sonra Van Gogh’un bu durumu kabullenemeyip
kulağını kesmesi doğru olsa da, kitapta geçen Gauguin’in evden ayrıldığında
düşündükleri ve söylediklerinin birebir doğru olduğunu beklemek abes olur. Bu
durumu eleştiren de var öven de. Ben biyografi okumak için almadığımdan kitabı,
benim için bir problem yoktu. Fakat ısrarla Gauguin veya Tristan’ın
biyografisini okumak istiyorsanız, bazı kısımlarda kendinizi “Burası gerçek mi?
Değil mi?” diye sorarken bulabilirsiniz.
Gauguin, Van Gogh’un yakın arkadaşlarından biri. Van Gogh’un
her zaman yapmak istediği fakat ruhsal sorunları nedeniyle yapamadığı, ‘medeniyetten
uzaklara yerleşip sınırsız dünyanın tadını çıkarmak’ eylemini gerçekleştiren
kişi Gauguin. Medeni denen Avrupa geleneklerinin, aile ve cinsellik
anlayışının, kuvvetli insan ilişkilerinin kendi sanatını baltaladığını düşünen
Gauguin cennet olduğunu düşündüğü Polinezya’nın Tahiti kentine yerleşiyor her
şeyini geride bırakarak. Sınırsız bir cinselliğin yaratıcılığı arttırdığı
düşüncesiyle yaş sınırı dahi göz etmeden kadınlarla yatıyor. (rahatsız edici
kısımları var – tablolarında da var rahatsız edici kısımlar)
Diğer taraftan Gauguin’in anneannesi Flora Tristan’ın
ölmeden önceki son yılında yaptığı Avrupa (Fransa) seyahatlerini okuyoruz.
Kapitalizmin merkezinde işçileri örgütlemeye çalışınca tabi başına şaşırtmayan olaylar
geliyor, güzel bir kadın olması da cabası. Cinsellik Tristan’a göre tam tersi,
erkeklerin içlerindeki vahşiliği ortaya çıkarmak için kullandıkları bir araç. Kitabın
en dikkat çekici kısmı da bu zaten, sırasıyla cinsellik hakkında birbirine zıt
iki görüşte insanları hayatlarını ve ikisinin de yeryüzündeki cenneti bulmaya
çalışmasını okumak. Tabii kitabın içindeki karamsarlığı anlamak için adını bir
kez okumak yetiyor. Siz de okurken durup durup düşünüyorsunuz: Sahi, nerede bu
cennet?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder