29 Ocak 2018 Pazartesi

Mayta'nın Öyküsü, Llosa - Kitap Yorumu

"Dört korkusuz erkekle bir avuç çocuk bir kenti ele geçirmiş, polisleri etkisiz hale getirmiş, bankalardaki paraları kamulaştırıp dağlara kaçmışlardı. Bunlar yapılabiliyordu. Yapılabildiğini onlar kanıtlamışlardı. Perulu solcular bundan böyle onların ortaya koyduğu örneği gözardı edemeyecekler. Bu ülkede, devrim geliyor demekle yetinmeyen, devrimi gerçekleştirmeye çalışan birileri vardı."



Can Yayınları'nın 1992 tarihli ilk basımını okudum, çevirisi Armağan İlkin'e ait. Çeviride hiçbir sorun yoktu. Kitap yıllardır raflarda satılmayı beklediği için doğal olarak eskimiş, sanki sahaftan alınmış hissi yaratıyordu. Nostalji sevenlerin ilk baskıyı kaçırmamalarını öneririm. Hem yeni, hem eski. Kitaba gelirsek;

Alejandro Mayta bir sosyalist devrimci, bir Troçkist. 1958 yılında, Küba'da olanların tazeliğiyle içlerinde Mayta'nın da olduğu bir grup Peru'da bir devrim hareketini kalkışmışlar. Kalkışmışlar çünkü kitap aslında 1983'te geçiyor. Olaylar yaşandıktan 25 sene sonra Mayta'nın eski bir arkadaşı 1958'de tam olarak neler olduğunu öğrenmek için dönemin tanıklarıyla birbir konuşuyor ve biz de böylelikle Mayta'nın hikayesini okuyoruz. Bu hikaye ilgi çekici çünkü Mayta o zamanlar Lima'da yaşayan, haftalık devrim toplantılarına katılan, daha çok teorik diyebileceğimiz bir devrimciyken bu devrim hareketinin önemli isimlerinden biri haline geliyor. Başlarda farklı tanıkların farklı yorumlarıyla bu bir gizem olsa da kitap ilerledikçe olayların iç yüzünü öğrenmeye başlıyoruz.

Kitabın değindiği birçok nokta var. Öncelikle Ekim Devrimi'nden sonra başlayan ayrılıklara değiniyor ve bunların Peru'da nasıl kendini gösterdiğine. Başından sonuna en azından şunu bana düşündürdü: Troçkist, Stalinist ve diğer bütün sosyalist fraksiyonlar birbirinden gerçekten farklı mı? Yani, konu devrim olunca herkes bu aşırı özelleşmiş kimliğini bir kenara bırakıp yalnızca bir "devrimci" olabilir mi? Yoksa sırf bu ayrımlar yüzünden başarısızlığa uğrayan devrim hareketleri var mıdır?

Bunun yanında şu konuya da çok güzel değiniyor yazar: Devrimci olmak ne demek? İki çeşit devrimci var, birincisi sürekli devrim yapmaktan bahseden, ikincisi devrim yapmaya çalışan. Tabii ki de bu bir münazara konusu olabilir, iki taraf için de argümanlar üretilebilir, fakat yazarın değinmeye çalıştığı nokta bir yerde ikinci çeşit devrimciler ortaya çıkmaz ise birincilerin yaptığı her şeyin boş olduğu. Bu açıdan teorik devrimcileri "ülkede olanlardan habersiz" şeklinde bir yargılamayla bence hoş bir şekilde eleştiriyor.

Hikayeyi 1983 yılından bize anlatan kişi; kitapta Mayta'yı ve olayları anlatan bir kitap yazıyor ve biz o kitaptan da kısımlar okuyoruz, bütün bu devrim konularının yanında romancılığa dair de birtakım iddialar yineliyor. Özellikle romancının serbest olması, istediği noktada yalan, istediği noktada doğru hikaye anlatma özgürlüğü ve romanların en temelde yalanlara dayanması vurgulanan ve önemli noktalar. Kitap içinde kitap ve yazar kurgulayarak bu fikirlerini anlatmak istemiş Mario Vargas Llosa ve bence epey başarılı olmuş.

Mario Vargas Llosa çoğu kitabında kullandığı bir tekniği bu kitapta da kullanıyor; İngilizce'de "interlacing dialogues" olarak geçiyor, Türkçe'de olup olmadığını bilmemekle beraber ben "geçişli diyaloglar" diyorum. İki farklı zamanda yaşanan olayları diyaloglarla birbirine "geçiş" yaptırıyor ve bu sayede hem çok daha akılda kalıcı hem de okuma zevki çok yüksek bir eserle karşı karşıya kalıyorsunuz. Örneğin;
"-...Herkes devrimci papazlardan, kiliseye sızan Marksistlerden söz ediyor... Ama hiç kimse ilk akla gelecek açıklamayı yapmıyor.
- O nedir peki? (Bu iki konuşma 1983'te geçiyor)
- Gece gündüz açlıkla ve hastalıkla karşı karşıya gelmekten ötürü duyulan öfke, umutsuzluk, bu kadar büyük bir adaletsizlik karşısında kapıldığımız çaresizlik duygusu." (Bu cevap ise 1958'de geçiyor.)

Yazarın okuduğum diğer kitapları gibi çok güzeldi, bütün bir kitabı soğukkanlılıkla okudum fakat bitişine hüzünlendim. Günümüzde yaşayan belki en iyi yazarın en güzel kitaplarından biri, okunmalı. İlk dönem kitaplarının tersine daha kolay okunan bir kitap olduğundan hiç Mario Vargas Llosa okumamış birine de önerilebilecek bir kitap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder